Atıf Karayıldırım

Suçun Moleküler Yapısı

Bölüm 3

Yabancının bu rahatlığı kendisini rahatsız etmişti besbelli “Nereden çıktı şimdi bu kahrolası yabancı” diye düşünüyordu. Sonra yabancı ekledi;

  • Burası çok soğuk, böyle bir odada nasıl yaşayabiliyorsunuz garipsedim doğrusu… Sanki sağlam olmayan bir köpek kulübesi gibi burası, dedi yabancı kaşlarını omuzları ile kaldırıp, dudaklarını bü Sonra kabalık ettiğini düşünerek durumu kurtarmaya çalışırcasına şöyle söyleme gereği duydu;
  • “Sizin gibi üçüncü dereceden bir savcı…”

Yabancı gecenin bu vaktinde gereksiz olduğu kadar küstahtı da. Ama durumu kurtarmayı düşünecek kadar da nezaket göstermeye çalıştığı belliydi.

  • Evet ama bunlar sizi neden ilgilendiriyor ki? Hem siz önce bana bir açıklama borçlusunuz, kimsiniz bayım? derken bir taraftan da karşısındaki yabancıyı analiz etmeye çalışıyordu.

Yeni tanıştığınız birini ilk bakışta değerlendirmek pek çok kere sağlıksız sonuçlar getirebilir olsa da önyargıyı öngörü ile karıştırmamak beceri isteyen bir zihin meziyetidir. Fakat olumsuz düşünmemesi içinde herhangi bir sebep göremiyordu. Karşısındaki yabancı da aslında bir beyefendi edası vardı. Sözlerindeki merak konuşma üslubuna tane tane aksediyordu. Kibar ve yerine göre soğukkanlılığı kimseye kaptırmak istemeyen bir yapıda oluşu çabucak göze çarpıyordu.

molekular structure of crime

Esmer tenli, sakalı ince ve yanaklarını tam kapatmıyordu. Başının üstü saçsız ama şakakları ile favorilerindeki aklar, elmacık kemikleri ile tam bir uyum içindeydi. Geniş ve iki sıra çizgili alnı, dudaklarının paralelliği ile uyumsuz olsa da gökyüzünü andıran mavi gözleri, mermer levhalara özenle oturtulmuş antik bir Mısır kalıntısındaki değerli taşlar gibi yüzüyle bütünleşen bir yapının simgesi gibiydi. Yaklaşık on, on iki karış uzunluğundaki boyu ve zayıf yapısı ile kıyafetleri temiz ve bedeniyle uyumluydu. Kırk, kırk beş yaşlarında olduğu bakışlarındaki sadelikten ve kendinden emin duruşundan anlaşılabiliyordu.

      Kafasını meşgul eden pek çok soru varken yabancıyı analiz edişi mesleki alışkanlıktan ileri gelmekteydi.

  • Sayın Ekselans Aleksandre Aleksey Vasiliyeviç ya da kısaca Sayın Savcı Vasili… Evet evet sanırım kısaca böyle denilmesi daha çok hoşunuza gidiyordur. Fakat babanızdan gelen Ekselans şöhreti de kimliğinize değerli bir anlam katıyor olmalı, sizce de öyle değil mi? Diye sordu yabancı.

Bu sırada Aleksey önündeki masaya mumu bırakmış ve sandalyeye oturmuştu artık.

  • Aman Tanrım, gecenin bir vakti odama izinsizce giriyorsunuz, ismimi, ünvanımı, mesleğimi biliyorsunuz. Ben ise hakkınızda halen hiç bir şey bilmiyorum. Fakat tebrik ederim beni etkilediniz bayı İlginç olan şu ki bir taraftan da düşünsel olarak amacınızı sorgulayabiliyorum, dedi sakinleşmiş olan Aleksey.

Yabancı her şeyi bildiğinin verdiği keyif ile Aleksey karşısında başını geriye doğru esnetip;

Ah dostum elbette bileceğim çünkü sizi gerçekten iyi tanıyorum. Falcı kadının size verdiği küçük pusulanızdaki bilgileri dahi dedi.

Aleksey’in şaşkınlığı çatık kaşlarının altındaki gözbebeklerinin büyümesinden anlaşılabiliyordu.

  • Hatırlıyor musunuz bayım geçen yılın ortalarında işlenmiş şu meşhur cinayeti? Hani bütün başkenti günlerce meşgul eden davayı… Elbette hatırlıyorsunuzdur, elbette… dedi başını öne eğip düşünceli bir tavırla.
  • Davada görevli tek savcı sizdiniz. Ve hükümet tarafından büyük bir övünç kaynağı gibi görevlendirildiğinize dair demeçler veren üsleriniz… Ah evet ne büyük şöhret bahşetmişlerdi size… Bu arada misafirperverliğinize de diyecek bir söz yok doğ Kuzum insan içecek bir şeyler verir bari. Gece uzun, konuşacak pek çok şeyimiz varken… Belki zamanlama uygun değil sizin açınızdan, öyle mi? Eğer öyleyse hemen gidebilirim. Aslında uygun bir zamanda ofisinize gelmeyi isterdim fakat ne bileyim işte şimdi buradayım.
  • Ah aklıma gelmişken içeri nasıl girdiğimi merak ediyorsunuz, evet evet ediyorsunuz dedi yabancı kahkaha atarak ve keyfi yerinde bir kedi gibi gerinerek.
  • Öncelikle kapıcınızın bir suçu yok, bunu baştan belirtmeliyim. Ben sadece mesleki ünvanımı kullandım, hani anlarsınız ya. E birkaç kapikte vermedim dersem yalan olur. Çok uyanık bir kapıcınız var dostum dedi.
  • Evet sizi bu saatte rahatsız edişimin sebebi ise dava… Daha önce görüşmeyi arzu ediyordum sizinle ama hayat işte… Ve belki biraz da hukukun aceleye gelmemekliğinden olsa gerek diye düşünüyordum.

Adalet, adalet dostum. İnsanların en çok ihtiyaç duyduğu olgu. Susayınca içilebilecek bir bardak su hangi ateşi söndürmez ki?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir